Milenyum Köyleri Projesi

Afrika’da büyük ölçekli bir deney yapılıyor. Bu deney, ülkenin enstitülerini değiştirmeden, yerel köylülere yardım fark yaratabilir mi sorusunu test ediyor. Ekonomist Jeffrey Sachs, yoksulluğun kendi kendini güçlendiren bir tuzak olduğuna inanıyor. Afrika’da tahıl üreten çiftçiler kötü toprak ile uğraşmak zorundalar ve gübre almaya paraları yok. Ürettikleri mahsülden tohumları saklıyorlar , ancak bunlar düşük verimli çeşitler. Dolayısıyla Afrika dışındaki gelişmiş ülkelerdeki çiftçilerin elde ettiğinin üçte biri oranında verim alabiliyorlar, daha iyi tohumlar ya da gübre almalarına yetecek kadar para kazanamıyorlar. Zamanın Birleşmiş Milletler (BM) genel sekreteri Kofi Annan, 2002’de Sachs’ı BM Milenyum Köyleri Projesi’nin direktörü olarak atayınca, Sachs yoksul insanların bu yoksulluk tuzağından kurtulmaları için pratik ve güvenilir yollar aramaya başları. Eğer yerel çiftçilere gübre ve iyi tohum almaları için yardım edilirse, artan verimleri ile yatırım yapabilirler diye düşündü. Yardım kesildikten sonra bile, verimleri artmış olur ve ileri yatırımlar yapabilirler. Sachs’ın kendi sözleri ile, “Geçici destekler çiftçilere uzun süreli büyümenin yolunu açar.”

2005 yılında, Sachs teoriyi pratiğe dökmeye başladı.Birleşmiş Milletler Gelişme Programı, Millennium Promise (devlete bağlı olmayan bir organizasyon), ve Colombia Üniversitesi Yeryüzü Enstitüsü (tarım, halk sağlığı, mühendislik ve ekoloji problemlerini çözmesi için) arasında üçlü ittifak kurdu. Pek çok yardım kuruluşu bir tek şeye (daha yüksek verim için tohum sağlanması, okulların açılması, sağlık kliniklerinin kurulması gibi) odaklanırken, Milenyum Köyleri projesi bunların hepsini birden yapmayı hedefledi ve bunun için yerel topluluklara karşılaştıkları problemleri çözmek için çok yönlü destekler sundu.

Proje, kronik açlık ve ciddi hastalık çeken, zayıf sağlık sistemi ve altyapısı olan, 12 köyde, 60 bin nüfus ile başladı. Köylerin hepsi, görece barış içinde yaşayan ve yolsuzluklar olsa da etkin yönetilebilen ve böylece insanların güvende oldukları ve ticaret yapabildikleri ülkelerde idi. Bu modeli farklı şartlar altında test etmek için, Sachs farklı iklimleri ve tarım kültürleri olan on Afrika ülkesini seçti.

Milenyum Köyleri projesinde her topluluk, danışmanları ile görüşerek, kendi şartlarına en uygun olan destek programını seçtiler. Güvenilir içme suyu, çocuklara vitamin ve mineral desteği, aşılama programı, yatak file ağları (cibinlik), ve iç parazitlerden kurtarma programı gibi programlar arasından seçim yapabiliyorlardı. Hibe programı gereği, kadınların da müzakerelerde yer almaları şartı var idi. Program ayrıca çiftçilere gübre ve verimli tohum ve ihraç ürünlerinin çeşitlendirilmesi üzerine bilgiler veriyordu.  Bunun karşılığında çiftçilerin, mahsüllerinin bir kısmını okullarda çocukları doyuran bir programa bağışlamaları isteniyordu. Bu çocukların beslenmesi, okul devamını artırıyor, çocukların derslerine daha iyi konsantre olmalarını sağlıyordu. Bu program enerji tasarruflu ocaklar, yerel enerji üretim çeşitleri, ve hatta cep telefonları da getirdi. Herşeyi hesaba katarak, bu destek kişi başı yıllık 110 dolara mal oluyordu ve 10 doları köyün kendisinden gelmek zorundaydı. Destek beş yıl boyunca devam edecek, sonrasında çiftçiler yoksulluk tuzağından kurtulacak, kendi gübrelerini alabilecek ve kendini idame ettirebilir hale gelecek ya da başka girişimlere yönelebileceklerdi.


2008 itibariyle, program 80 köy, 400 bin nüfusa genişletildi. İlk verilere göre, mahsül verimi ciddi şekilde arttı, açlık ortadan kaldırıldı, yetersiz beslenme ve malarya azalmaya başladı, ve okullara devam oranı arttı. En önemlisi de, yerel liderler, köylüler arasında yeni bir umut ikliminden ve öz-saygıdan bahsetmeye başladılar çünkü kendi problemlerini çözmek için birlikte çalışıyorlardı.

Daha fazla bilgi burada: http://millenniumvillages.org

Bu yazıyı,  Peter Singer'in "The Life You Can Save" adlı kitabından çevirdim.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bornova Travesti

Guguk kuşları

Nosebo etkisi